Danıştay'dan Emsal Karar: Cezaevindeki Eşle Manevi Birlik, Vatandaşlık Şartını Karşılar

Ankara - Türk vatandaşlığı hukukunda önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilebilecek bir karara imza atan Danıştay 10. Dairesi, evlenme yoluyla Türk vatandaşlığı kazanmak isteyen yabancılar için aranan "aile birliği içinde yaşama" şartının, yalnızca fiili birliktelikle sınırlı olmadığını hükme bağladı. Yüksek Mahkeme, eşlerden birinin cezaevinde olması durumunda dahi, evlilik birliğinin manevi olarak sürdürülmesi halinde bu şartın yerine getirileceğine karar verdi.

Olayın Arka Planı

Karara konu olan dava, Kırgızistan vatandaşı olan bir davacının 2009 yılında bir Türk vatandaşıyla evlenmesiyle başladı. Davacının eşi, 2011 yılında tutuklanarak hüküm giydi ve ceza infaz kurumunda hükümlü olarak kaldı. Bu süreçte, davacı 2012 yılında 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca evlenme yoluyla Türk vatandaşlığı kazanmak için başvuruda bulundu.

Ancak Adana İl Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Müdürlüğü, davacının başvurusunu "aile birliği içinde yaşama" şartının sağlanmadığı gerekçesiyle reddetti. Davacı tarafından açılan davada, Ankara 14. İdare Mahkemesi de aynı gerekçeyle başvurunun reddine karar verdi.

Danıştay'dan Ezber Bozan Değerlendirme

Dosyayı temyiz incelemesine alan Danıştay 10. Dairesi, ilk derece mahkemesinin kararını bozarak emsal niteliğinde bir değerlendirmede bulundu. Danıştay, davacının başvuru tarihinde üç yıldan fazla süredir bir Türk vatandaşıyla evli olduğunu ve bu evliliğin devam ettiğini belirtti.

Mahkeme, eşi cezaevindeyken davacının ona düzenli maddi destek sağladığını, ilgisini sürdürdüğünü ve eşinin ailesiyle aynı apartmanda yaşamaya devam ederek aile bağlarını koparmadığını tespit etti. Ayrıca, eşin cezaevinden tahliye edilmesinin ardından çiftin birlikte yaşamaya devam ettikleri ve çocuk sahibi oldukları da vurgulandı.

Danıştay, tüm bu unsurların bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının eşiyle olan evlilik birliğini fiilen aynı çatı altında olmasa da manevi olarak sürdürdüğü sonucuna vardı. Bu durumun, 5901 sayılı Kanun’un 16. maddesinde yer alan "aile birliği içinde yaşama" şartının yerine getirildiği anlamına geldiği belirtildi.

Kararın Hukuki Önemi ve Etkileri

Danıştay'ın bu kararı, evlenme yoluyla vatandaşlık kazanma başvurularında idarelerin ve mahkemelerin "aile birliği içinde yaşama" şartının yorumunda yeni bir pencere açtı. Karar, bundan sonraki süreçlerde yalnızca fiziki birlikteliğin değil, taraflar arasındaki manevi bağlılığın devam edip etmediğinin de dikkate alınması gerektiğini ortaya koydu.

Bu içtihat, özellikle eşlerden birinin cezaevinde, yurt dışında uzun süreli görevde ya da benzeri nedenlerle fiziki olarak ayrı kalması gibi durumlarda yaşanan mağduriyetlerin önüne geçilmesi açısından büyük önem taşıyor. Karar, vatandaşlık başvurularında insani ve manevi değerlerin de hukuki değerlendirmelere dahil edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Danıştay Kararının Sonucu

Danıştay 10. Dairesi; davacının temyiz istemini kabul etti, Ankara 14. İdare Mahkemesi’nin davayı reddeden kararını bozdu ve dosyayı, davacının diğer şartları taşıyıp taşımadığı yönünde değerlendirme yapılması için yeniden ilk derece mahkemesine gönderdi.

5901 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Madde 16/1-a:
"Bir Türk vatandaşı ile en az üç yıldan beri evli olan ve evliliği devam eden yabancılar Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilir. Başvuru sahiplerinde aile birliği içinde yaşama, evlilik birliğiyle bağdaşmayacak bir faaliyette bulunmama, millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hal bulunmama şartları aranır."

Detaylı bilgi ve Danışmanlık için bize ulaşın: bilgi@memurhukuk.com

 

Bunları da Beğenebilirsiniz

Sosyal Medyada Biz

E-Bülten Üyeliği

Köşe Yazarları