Facebook Paylaşımı Nedeniyle Meslekten Çıkarılan Polisler Göreve Döndü
Günümüz dijital çağında sosyal medya, kamusal ve özel hayat arasındaki çizgiyi giderek daha belirsiz hale getiriyor. Özellikle kamu görevlileri, çevrimiçi paylaşımları nedeniyle disiplin hukuku açısından hassas bir zeminde yer alıyor. Türk polis teşkilatı mensupları da bu durumdan payını sıkça alarak, yaptıkları bir paylaşım yüzünden meslekten çıkarma gibi ağır sonuçlarla karşı karşıya kalabiliyor. İşte tam da bu noktada, Facebook paylaşımları sebebiyle meslekten çıkarılan polis memurlarının kaderini değiştirecek kritik bir Danıştay kararı gündeme oturdu.
Danıştay 2. Dairesi'nin yakın zamanda verdiği bu emsal niteliğindeki karar, sadece yargıya başvuran davacılar için değil, benzer hukuki duruma sahip yüzlerce polis memuru için de büyük bir umut ışığı oldu. Bu karar, Türkiye'deki disiplin hukuku uygulamalarına yepyeni bir soluk getiriyor.
Olay Nasıl Başladı?
Olayın fitili, 2015 yılında bir polis memurunun Facebook üzerinden yaptığı bir paylaşımla ateşlendi. Bu paylaşım, dönemin yürürlükteki Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü’nün 8/47. maddesi uyarınca hızla soruşturmaya tabi tutuldu. Söz konusu madde, "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, TBMM’yi, Hükümeti, yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamak" gibi fiilleri, doğrudan meslekten çıkarma cezasını gerektiren ağır disiplin suçları arasında sayıyordu.
Bu hükme dayanarak, Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu, ilgili polis memuru hakkında meslekten çıkarma kararı verdi. Ancak memur, bu kararın haksız olduğuna inanarak hukuk mücadelesini yargıya taşıdı ve süreç mahkeme kapılarına uzandı.
Mahkemelerin Değerlendirmesi
Yerel mahkemeler, söz konusu Facebook paylaşımını incelediğinde, içeriğin “Cumhurbaşkanına hakaret” niteliği taşıdığını kabul etti. Ancak mahkeme, bu fiilin disiplin hukuku bağlamında "amirine hakaret" olarak ele alınması gerektiği yönünde kritik bir tespitte bulundu. Zira disiplin hukukunda, fiilin ağırlığına göre verilecek cezanın da orantılı olması esastır.
Mahkeme, "amirine hakaret" fiilinin karşılığının yasalarda 24 ay uzun süreli durdurma cezası olarak belirlendiğini hatırlattı. Bu durumda, meslekten çıkarma gibi en ağır disiplin cezasının verilmesinin, hukukun temel ilkelerinden olan ölçülülük ilkesine açıkça aykırı olduğuna hükmetti. Bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesi, polis memurunun meslekten çıkarma işlemini iptal ederek önemli bir karara imza attı. (DANIŞTAY İKİNCİ DAİRE Esas No: 2021/10094 Karar No: 2025/1154)
Danıştay’ın Bakış Açısı
İlk derece mahkemesinin kararı, temyiz üzerine Danıştay 2. Dairesi'nin önüne geldi. Danıştay, dosyayı incelerken iki temel hukuki ilke ve yeni bir yasal düzenleme üzerinde durdu:
-
"Lehe Olan Hükmün Geçmişe Yürümesi" İlkesi: Danıştay, ceza hukukunun temel prensiplerinden biri olan "suçun işlendiği zamandan sonra çıkan ve failin lehine olan kanun hükümlerinin uygulanması" ilkesini, disiplin hukukunda da geçerli kabul etti. Bu, daha sonra yürürlüğe giren ve memurun lehine olan bir düzenlemenin, geçmişteki bir fiile de uygulanabileceği anlamına geliyordu. Bu ilke, hukukun evrensel adalet anlayışının bir yansımasıdır.
-
7068 Sayılı Kanun'un Belirleyici Rolü: 2018 yılında yürürlüğe giren 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun, polis teşkilatındaki disiplin cezalarını kökten değiştirdi. Bu yeni kanunun 8. maddesi, hangi fiillerin doğrudan meslekten çıkarma cezasını gerektirdiğini açıkça ve sınırlı bir şekilde saydı. Dikkat çekici olan ise, eski tüzükte yer alan ve davacının cezalandırılmasına gerekçe yapılan "Türk Milletini veya devleti aşağılamak" fiilinin, yeni kanunda meslekten çıkarma cezasını gerektiren fiiller arasında yer almamasıydı.
Sonuç: Danıştay, bu yeni hukuki çerçeve ışığında, eski tüzüğe dayanılarak verilen meslekten çıkarma cezalarının hukuki dayanağını yitirdiğine hükmetti. Böylece, yerel mahkemelerin meslekten çıkarma işlemini iptal eden kararlarını onadı ve bu alanda emsal niteliğinde bir içtihat yarattı.
7068 Sayılı Kanun Neler Getirdi?
Peki, 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun, disiplin hukukumuza ne gibi yenilikler getirdi? Bu kanun, özellikle polis teşkilatındaki disiplin hukukunu daha şeffaf, öngörülebilir ve hukuk devleti ilkelerine uygun hale getirme amacı taşıyordu. Öncesinde geniş yorumlara açık olan bazı düzenlemelerin yerine, cezaların net bir şekilde tanımlandığı ve ağırlıklarına göre sınıflandırıldığı bir sistem benimsendi.
Kanun, meslekten çıkarma cezasını yalnızca en ağır ve devlete, millete veya teşkilata doğrudan zarar veren fiiller için saklı tuttu. Bu kapsamda:
- Terör örgütleriyle doğrudan bağlantı kurmak,
- Devlet sırlarını ifşa etmek,
- Zimmet, irtikâp, rüşvet gibi yüz kızartıcı ve kamu güvenini zedeleyen ağır suçlar,
- Ve benzeri nitelikteki ciddi eylemler meslekten çıkarma cezası gerektiren fiiller olarak belirlendi.
Bu yeni düzenlemeyle birlikte, sosyal medya üzerinden yapılan ve sadece "hakaret" kapsamında değerlendirilebilecek paylaşımlar, artık doğrudan meslekten çıkarma gibi orantısız bir cezayı gerektirmeyecek. Bunun yerine, fiilin ağırlığına göre kınama, aylıktan kesme veya kısa süreli durdurma gibi daha hafif disiplin cezaları uygulanabilecek. Bu, hem kamu görevlisinin ifade özgürlüğünü belirli sınırlar dahilinde koruyor hem de verilecek cezada adil bir denge sağlıyor.
Kararın Önemi
Danıştay'ın bu kararı, Türk hukuk sistemi ve özellikle kamu görevlileri disiplin hukuku açısından çok yönlü ve derin bir öneme sahiptir:
-
Polis Memurları İçin Emsal Teşkil Etmesi: Sosyal medya paylaşımları yüzünden meslekten çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan veya bu cezayı almış birçok polis memuru için bu karar, adeta bir can suyu olmuştur. Karar, emsal teşkil ederek benzer durumdaki davaların seyrini etkileyecek, hukuka uygunluk denetiminde yol gösterici olacaktır.
-
Ölçülülük İlkesinin Vurgulanması: Disiplin cezalarında fiil ile ceza arasında adil bir denge kurulması gerektiği, yani "ölçülülük ilkesi", bu kararla bir kez daha net bir şekilde tescil edilmiştir. Bu ilke, idarenin keyfi cezalandırma yetkisini kısıtlayarak, her eylemin kendi ağırlığına uygun bir yaptırımla karşılanmasını güvence altına alır.
-
Hukuki Güvencenin Artırılması: Danıştay, "lehe olan hükmün geçmişe yürümesi" ilkesini disiplin hukukunda da uygulayarak, kamu görevlilerinin hukuki güvencesini önemli ölçüde artırmıştır. Bu ilke, kişilerin daha sonra çıkan ve haklarını genişleten yasal düzenlemelerden faydalanabilmesini sağlayarak, hukuk devletinin temel unsurlarından biri olan hukuk güvenliği prensibini pekiştirmiştir.
Bu karar, sadece bir dava dosyasının sonucu olmanın ötesinde, idari yargının disiplin hukuku alanındaki denetim yetkisini ve kamu görevlilerinin hukuki haklarını koruma konusundaki kararlılığını da ortaya koymaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak, Danıştay'ın bu emsal niteliğindeki kararı, Türk polis teşkilatı mensupları ve genel olarak kamu görevlileri disiplin hukuku için bir dönüm noktası niteliğindedir. Artık sosyal medya paylaşımları nedeniyle, fiilin ağırlığıyla orantısız bir şekilde verilen meslekten çıkarma cezaları, hukuki geçerliliğini önemli ölçüde yitirmiştir.
Bu karar, bir yandan kamu görevlilerinin Anayasal güvence altındaki ifade özgürlüğünü belirli sınırlar dahilinde korurken, diğer yandan kamu hizmetinin gerektirdiği sorumluluk bilinci arasındaki hassas dengeyi yeniden tesis etmiştir. Aynı zamanda, disiplin hukukunun temel ilkeleri olan ölçülülük ve lehe olan hükmün uygulanması prensiplerini pekiştirerek, hukuk devleti anlayışına büyük bir katkı sağlamıştır. Bu içtihat, gelecekteki benzer davalara ışık tutacak ve disiplin soruşturmalarında daha adil bir sürecin kapısını aralayacaktır.