Danıştay’dan Emsal Karar: Eşinin Hastalığı Nedeniyle İşe Gidemeyen Memur Hakkında Verilen “Müstafi Sayılma” İşlemi İptal Edildi

Türkiye’de devlet memurları, sadece mesleki sorumlulukları değil, aynı zamanda ailevi ve insani yükümlülüklerle de boğuşurken, beklenmedik sağlık sorunları çoğu zaman zorlu kararları beraberinde getirir. İşte tam da bu noktada, Danıştay 12. Dairesi’nden çıkan emsal niteliğindeki yeni bir karar, idari işlemlerin katı yorumlanışına adeta bir insanlık penceresi açıyor ve ailevi nedenlerle işe gidemeyen memurlara önemli bir hukuki güvence sağlıyor. Bu karar, yüzlerce memurun benzer durumlar karşısında yaşadığı endişelere son verecek nitelikte.

Olayın Perde Arkası: MS Atağı ve Bir Memurun Çaresizliği

Ankara’dan gelen bu önemli kararın merkezinde, Sarıyer Belediyesi’nde mimar olarak görev yapan bir memurun yaşadığı dram yatıyor. Söz konusu memur, 01-17 Nisan 2019 tarihleri arasında eşinin Multiple Skleroz (MS) hastalığının ani bir atak geçirmesiyle büyük bir zorlukla karşılaştı. Eşinin hastalığının nüksetmesi üzerine, ona refakat etmek zorunda kalan memur, bu on yedi günlük süre zarfında işe gidemedi. Durumu amirine sözlü olarak bildirdiğini ve işe döner dönmez de bu günler için geriye dönük yıllık izin talebinde bulunduğunu ifade etti. Ancak Sarıyer Belediye Başkanlığı, bu insani talebi “geriye dönük izin verilemeyeceği” gerekçesiyle reddetti ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 94. maddesi uyarınca memur hakkında “memuriyetten çekilmiş sayılma” (müstafi sayılma) gibi ağır bir işlem tesis etti. Bu karar, memuriyet hayatını ve ailesini derinden etkileyecek yıkıcı sonuçlar doğurma potansiyeli taşıyordu.

Hukuk Mücadelesi: Adaletin Kademeleri ve Yargının Bakış Açısı

Hakkında tesis edilen bu ağır işleme karşı hukuki mücadele başlatan memurun davası, yargı sisteminin farklı kademelerinden geçti:

  1. İlk Derece Mahkemesi: İlk olarak, yerel mahkeme memurun yanında yer aldı. Eşinin MS hastalığının nüksetmesinin kabul edilebilir bir mazeret olduğunu belirterek idari işlemi iptal etti. Bu karar, olayın insani boyutunu gözeten ilk önemli adımdı.
  2. Bölge İdare Mahkemesi: Ancak dosya Bölge İdare Mahkemesi’ne taşındığında, maalesef süreç memur aleyhine döndü. Mahkeme, resmi bir sağlık raporu veya yazılı izin talebi bulunmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararını bozdu ve davayı reddetti. Bu karar, idari süreçlerdeki katı şekilciliğin insani durumların önüne geçebildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
  3. Danıştay 12. Dairesi: Memurun son umudu olan Danıştay 12. Dairesi, hukuki sürece bambaşka bir boyut kazandırdı. Bölge İdare Mahkemesi’nin kararını bozarak, idare hukukunda çığır açacak nitelikte bir içtihata imza attı. Danıştay, eşin hastalığına ilişkin tedavi kayıtlarını, memurun amirine sözlü bilgi vermesi gerçeğini ve eşine refakat etme zorunluluğunu titizlikle değerlendirerek, insani durumu hukukun üstünde tutan bir karara vardı.

Danıştay’ın Gerekçesi: İnsani Durumların Önceliği ve Hukukun Geniş Yorumu

Danıştay, verdiği kararın gerekçesinde “müstafi sayılma” gibi bir işlemin bir devlet memuru için son derece ağır sonuçlar doğurduğunun altını çizdi. Bu nedenle, mazeretsiz devamsızlık kavramının dar yorumlanması gerektiğini vurguladı. Danıştay’ın bu tarihi kararını şekillendiren temel gerekçeler şunlardı:

  • Eşin MS Hastalığı ve Refakat Zorunluluğu: Eşin Multiple Skleroz gibi kronik ve ataklarla seyreden ciddi bir rahatsızlığı ile atak dönemlerinde ona refakat etme zorunluluğu, idare tarafından kabul edilebilir, haklı ve geçerli bir mazeret olarak değerlendirilmelidir. Bu, sadece bir zorunluluk değil, aynı zamanda insani bir görevdir.
  • Sözlü Bilginin Göz Ardı Edilemezliği: Memurun amirine sözlü olarak bilgi vermesi, tamamen mazeretsiz bir devamsızlık durumu olarak görülemez ve bu bilgi, idare tarafından kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Bürokratik süreçlerde yazılı belgenin önemi inkar edilemez olsa da, acil durumlarda verilen sözlü beyanların da dikkate alınması, idarenin iyi niyetli bir yaklaşımının göstergesidir.
  • Hukuka Aykırılık: Yukarıdaki tüm bu gerekçeler ışığında, memur hakkında tesis edilen “mazeretsiz devamsızlık” tespiti ve buna bağlı olarak verilen “müstafi sayılma” işleminin hukuka aykırı olduğuna hükmedildi.

Kararın Etkisi: Memurlar İçin Yeni Bir Hukuki Çerçeve ve İdari Anlayış

Danıştay’ın bu emsal niteliğindeki kararı, Türkiye’deki tüm devlet memurları için derin ve olumlu etkiler yaratacak bir dönüm noktasıdır. Artık, ailevi sağlık nedenleri ve eşe refakat etme gibi zorunluluklar, mazeretsiz devamsızlık olarak katı bir şekilde yorumlanamayacak, bu tür durumlar karşısında memurların haksız yere mağdur edilmesinin önüne geçilecek. Bu karar, aşağıdaki önemli değişim ve güvenceleri beraberinde getiriyor:

  • Ailevi Sorumlulukların Hukuken Tanınması: Karar, memurların sadece mesleki yükümlülüklerinin değil, aynı zamanda ailevi sorumluluklarının da hukuken tanınması anlamına gelmektedir. Bu durum, memurların iş ve özel hayat dengesini kurma çabalarına destek verirken, aile bireylerine yönelik insani görevlerini yerine getirme hakkını da güvence altına almaktadır. İdarenin, çalışanlarını yalnızca birer iş gücü olarak değil, toplumsal bağları ve insani yükümlülükleri olan bireyler olarak görmesi gerektiği mesajı net bir şekilde verilmiştir.
  • Gelecek İçin Hukuki Güvence ve Emsal Teşkil Etmesi: Bu karar, benzer durumlarla karşılaşabilecek diğer memurlar için çok güçlü bir emsal teşkil etmektedir. Artık idareler, bu tür durumlarda daha dikkatli ve vicdanlı davranmak zorunda kalacak, memurların mağduriyetini önlemek adına daha esnek ve anlayışlı politikalar geliştirmek durumunda kalacaktır. Katı bürokratik kuralların, insani durumlar karşısında nasıl yorumlanması gerektiğine dair önemli bir yol haritası sunulmuştur.
  • İnsan Odaklı Bir İdari Yaklaşımın Teşviki: Danıştay’ın bu kararı, idarelerin memurlara yönelik işlemlerinde daha insan odaklı ve empatiye dayalı bir yaklaşım benimsemeleri gerektiği yönünde güçlü bir mesaj içermektedir. İdari kararların sadece yasal metinlerin harfi harfine yorumlanmasıyla değil, aynı zamanda olayın genel koşulları, memurun iyi niyeti ve insani sorumlulukları gibi faktörler göz önünde bulundurularak verilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu, idarenin “hizmet” ve “kamu yararı” anlayışının genişletilmesi, bürokrasinin daha insani bir yüz kazanması adına atılmış büyük bir adımdır.

Sonuç olarak, Danıştay’ın bu kararı, idare hukukunun sadece kuru kurallardan ibaret olmadığını, aynı zamanda vicdan ve adalet duygusuyla yoğrulduğunu gösteren önemli bir örnektir. Memurların, beklenmedik ailevi zorluklar karşısında hukukun koruyucu şemsiyesi altında güvende olduklarını hissetmelerini sağlayacak bu karar, gelecekteki idari uygulamalar için de aydınlatıcı bir rehber niteliğindedir.

Bunları da Beğenebilirsiniz

Sosyal Medyada Biz

E-Bülten Üyeliği

Köşe Yazarları